Fransa’yı önümüzdeki beş yıl yönetecek isim bugün belli oluyor. 48.7 milyon seçmen Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile aşırı sağcı siyasetçi Marine Le Pen arasında seçim yapacak. Son anketler programları neredeyse zıt olan adaylardan Macron’u rakibinin on puan önünde gösteriyor.
Seçmenin kararı sadece ülkenin beş yıllık geleceği için değil, Fransa’nın uluslararası sahnedeki yeri açısından da kritik önemde. Macron, seçilmesi halinde mevcut politikalarla yoluna devam edecek.
Le Pen’in seçilmesi durumunda ise radikal değişiklikler yaşanacak. Bu değişikliklerin başta Avrupa Birliği ve NATO olmak üzere ülke sınırlarını aşan etkiler yaratması kaçınılmaz.
Sandığa gitme oranı ve ilk turdan üçüncü çıkan radikal sol eğilimli Boyun Eğmeyen Fransa’nın seçmenlerinin takınacağı tavır sonucu etkileme potansiyeline sahip.
Fransa’da bugün yapılacak cumhurbaşkanlığı ikinci turunda aşırı sağcı Marine Le Pen’e karşı yarışan Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Rusya lideri Vladimir Putin ile görüşme trafiğinin sürmesi gerektiğini savundu ve Avrupa’nın bu sorumluluğu Türkiye, Hindistan ya da Çin’e bırakmaması gerektiğini söyledi.
Seçimlerin ilk turundan birinci çıkan Macron, sonrasında İtalya, Almanya ve Fransa’dan bir grup gazeteciyle yaptığı söyleşide kabulünde hem seçimleri hem de Rusya’nın Ukrayna işgali konusunda sorulara yanıt verdi.
Macron, “Putin ile konuşmayı sürdürmemiz gerekecek. Ben de Mario da (Draghi), Buça’daki görüntüler sonrası kendisiyle bir daha konuşmadık. Ben Vladimir Putin’le her konuştuğumda bunu (Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir) Zelenski benden istediği için yaptım. Ayrıca barışı konuşmak gerekecek. Bir gün ateşkes sağlanacak. Garantör güçler olacak, biz de bunların arasında olacağız. Eğer artık Putin’le artık konuşmamayı seçersek onunla konuşma sorumluluğunu Türkiye Cumhurbaşkanı’na, Hindistan Başbakanı’na, Çin Devlet Başkanı’na bırakmış oluruz. Ve ertesi gün Avrupalı olmayanların Avrupa’da barış inşa etmesine karar vermiş oluruz. Bu yüzden çok zor da olsa, bazen etkisiz de kalsa, ısrar etmek gerekiyor.”
