Mustafa Kemal Atatürk’ün sürekli dini müesseselere ve dine mesafeli bir yaklaşım içinde olduğu hep söylenegelinir. Bu çıkarım aslında Atatürk’ü kendi bakış açılarıyla görmek isteyenlerin nafile çabasıdır. Böyle düşünenlerin dayanak noktası Atatürk’ün 3 Mart 1924 tarihinde Hilafeti kaldırması ve daha öncesinde de saltanatın ilga edilmesidir. Yıpranmış, sözü geçmeyen bu iki kurumun kaldırılmasından yola çıkarak Atatürk ile İslam dini arasında mesafe koymak art niyetlilerin düşüncesidir.
Şu sözler Atatürk’e ait :”Bizim dinimiz en makul dindir. Ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olabilmesi için akla, fenne, ilme ve mantığa uygun olması lazımdır. Bizim dinimiz tamamen bunlara uygundur.” Bu sözler Nutuk’ta geçiyor. Atatürk’ün dönemin yozlaşmış din kurumlarına eleştirisi vardır. Bu eleştiri sadece Atatürk tarafından değil dönemin İslamcı şairi Mehmet Akif Ersoy tarafından da dile getirilmiştir.
Aşağıda alıntılayacağım sözlerden ötürü Atatürk’ü din adamlarına düşman olarak gösterenlere doğrusu hayret ediyorum. İşte o sözler: Milletimiz içinde gerçek din âlimleri, âlimlerimiz içinde milletimizin gerçekten övünç duyacağı din bilginlerimiz vardır. Ama bunlara mukabil ilmi kıyafet adı altında ilim gerçeğinden uzak hoca kıyafetli cahiller de vardır.”
Söylev’de yer alan bu satırlar küçük bir eleştiridir. Günümüzde bile bu eleştiri yapılıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, Ramazan ayında televizyonlara çıkıp milyonları avuçlayan din âlimlerin eleştirilmesi kadar masum bir eleştiridir Atatürk’ün bu eleştirisi.
Osmanlı Devleti’nin yıkılışında modern ilimleri göz ardı etmesinin payı olduğunu bilen Atatürk modern ilimlerle dini taassubun bir arada olmayacağını biliyordu. Bu manada birtakım çalışmaların yapılmasını desteklediğini biliyoruz.
Dini yanlış algılayan, onu istismar eden, dini bir takım menfaatlerine pazar alanı yapan kişilere Mustafa Kemal Atatürk’ün bakış açısı hiç de olumlu değildir. Diğer yandan Anadolu’da Konya, Yozgat başta olmak üzere çıkan “din” istismarına” dayalı isyanları, ayaklanmaları hatırlayalım. Bu ayaklanmaların önderleri küffarla çarpışan ve Mustafa Kemal Atatürk’ü bir düşman olarak görmüştür. Din elden gidiyor diyerek Doğu Anadolu’da büyük bir kalkışmaya kalkan Şey Said’i düşünelim. Bunların hepsi dini referans alıyordu. İşte Mustafa Kemal Atatürk’ün mücadelesi din ile değil din bezirgânlarıyladır. Bilakis Mustafa Kemal Atatürk ezanlar susmasın diye, rengini şehitlerimizin kanından alan al bayrak dalgalansın diye haçlı kalıntıları ile mücadeleye girişmiştir.
Atatürk’ün peygamberimiz Hz. Muhammet hakkındaki övgü dolu sözleri var. Peygamberimizi dünyanın en önemli şahsiyeti olarak gören de Atatürk’ün ta kendisidir. Hal böyleyken Mustafa Kemal Atatürk’ü din karşıtı bir pozisyonda görmek ancak Türkiye düşmanlarının arzulayacağı bir durumdur.
Mustafa Kemal Atatürk, yaptıkları ve mücadelesiyle düşünülenin tam aksine İslamiyet’e hizmet etmiştir. Onun mücadelesi din ile değil din bezirgânlarıyla olmuştur.